Türk Telekom’un Özelleştirilmesi – Bir Talan’ın Hikayesi

V.D - Özelleştirme; Verimlilik Ve Kaliteyi Artirmadi - İyi Yönetimi Getirmedi

V.D – Özelleştirme; Verimlilik Ve Kaliteyi Artirmadi – İyi Yönetimi Getirmedi

Özelleştirmeyi savunanlar, Türk Telekom özelleşince, hizmetlerde kalitenin artacağını, şirketin verimli bir şekilde yönetileceğini, akılcılığın ve çağdaş yönetim anlayışının egemen olacağını iddia ediyorlardı.

Maalesef, bu konuda da beklenenler gerçekleşmedi.

Bir Telekomünikasyon şirketinde verimin, kalitenin, başarının ölçülebileceği çeşitli göstergeler vardır. Bu göstergeleri; Müşteri Sayısı, Telefon Trafiği, Müşteri Memnuniyeti, Çalışan Memnuniyeti, Şirket Yönetim Yapısı, Borçlanma Durumu; Toplumsal Algılanma, Çeşitli Rakamsal Göstergeler vb. şeklinde sıralayabiliriz.

Sabit Telefon Müşteri Sayısı Düştü:

Türk Telekom’un ana hizmeti olan Sabit Telefon abone sayısı, Türk Telekom özelleşirken 19 milyon civarındaydı. Beş yıllık süreçte abone sayısı %20 azalarak 16 milyon düzeyine düştü.

Ülke 2005 2006 2007 2008 2009 2010/1
Abone Sayısı 18.978.123 18.831.616 18.210.000 17.506.000 16.534.000 16.180.000
Penetrasyon(*) 26,3 25,8 25,3 24,5 22,1 21,7
*Penetrasyon: 100 Kişiye düşen telefon sayısı

Türkiye’nin (Türk Telekom’un) Sabit hat penetrasyonu, OECD ortalamasının çok çok altındadır ve süratle düşmektedir.

Müşteri sayısındaki azalma, Türk Telekom yönetiminin başarısızlığının ölçütüdür.

Bu tespite, GSM’in yaygınlaştığı, tüm dünyada da sabit telefon sayısında bir azalma gözlendiği gibi itirazlar olabilir.

ITU (Uluslar arası Telekomünikasyon Örgütü) verilerini incelediğimizde bunun çok doğru olmadığı görülmektedir. Aşağıda ITU’nun verilerinden çıkardığımız, bazı ülkelerin 2004 ve 2009 yılları abone sayıları ve Penetrasyon oranları gösterilmiştir.

Ülke Sabit Tel. Abone Sayısı (000 sıfır) Değişim (%) Penetrasyon Değişim (%)
2004 2009 2004-09 2004 2009 2004-09
Suriye 2.658 3.871 45,6 14,36 17,67 23,1
İsrail 2.896 3.250 12,2 44,06 45,33 2,9
Romanya 4.388 5.313 21,1 20,19 24,97 23,7
Yunanistan 6.352 5.930 -6,6 57,53 53,13 -7,6
Arjantin 8.761 9.764 11,5 22,83 24,24 6,2
Mısır 9.535 10.313 8,2 12,59 12,41 -1,4
Endonezya 10.376 33.958 227,3 4,79 14,77 208,4
Iran (I.R.) 16.342 25.804 57,9 23,35 34,78 49
Meksika 18.073 19.425 7,5 17,34 17,72 2,2
Türkiye 19.125 16.534 -13,5 27,22 22,1 -18,8
Kanada 20.563 18.251 -11,2 64,3 54,36 -15,5
Güney Kore 23.568 19.289 -18,2 49,76 39,91 -19,8
Fransa 33.703 35.500 5,3 55,59 56,94 2,4
İngiltere 34.577 33.615 -2,8 57,67 54,6 -5,3
Rusya 38.500 44.802 16,4 26,76 31,8 18,8
Brezilya 39.579 41.497 4,8 21,53 21,42 -0,5
Almanya 54.526 48.700 -10,7 66,19 59,27 -10,5
ABD 177.691 155.000 -12,8 59,27 49,26 -16,9
DÜNYA 1.204.484 1.219.695 1,3 18,66 18,66 0

2004-2009 yılları arasında dünyadaki toplam sabit telefon sayısında yalnızca %1,3 oranında bir artış gerçekleşmiş, penetrasyon oranı ise değişmemiştir. Abone sayısında düşüş olan ülkelerin tamamına yakınının penetrasyon oranının çok yüksek olan, bir başka ifadeyle telefona doymuşülkeler olduğu görülmektedir. Penetrasyon oranı düşük olan ülkelerden, abone sayısı azalan yok gibidir. Türkiye penetrasyon oranı düşük olmasına rağmen abone sayısı ciddi ölçüde azalan nadir ülkelerden biridir. Bu da Türkiye’de sabit telefon işletmeciliğinde bir sorun (Fiyat, Kalite, Pazarlama vb) olduğunu göstermektedir.

Nüfus yapısı, milli geliri, coğrafi konumu ile bize çok yakın olan İran’ın Telekomünikasyondaki gelişimi ile Türk Telekom’un gelişimini kıyasladığımızda durumun vahameti daha iyi ortaya çıkacaktır.

Kamu tarafından yönetilen İran Telekomünikasyon Şirketi (TCI) 5 yılda abone sayısını, %50 artırarak 17 Milyondan 25 Milyona çıkarırken, Özel Sektörün Yönettiği Şirket (TT) 4 Yılda abone sayısını, 19 milyondan 16 milyona düşürerek abonelerinin %13’ünden fazlasını kaybetmiş…

Buradan şu sonucu çıkarmak mümkün; önemli olan bir şirketi özel sektörün veya kamunun yönetmesi değil, şirketin iyi yönetilmesidir.

Sabit Telefon Trafiği Azaldı

Bir Telekomünikasyon şirketinin başarısının en önemli göstergelerinden birisi telefon trafiğindeki değişimdir.

Maalesef, Özelleşme sonrası Türk Telekom bu konuda da sınıfta kalmıştır.

Türk Telekom özelleştiği 2005 yılından 2009 Yılına kadar olan Sabit Telefon ve GSM Trafikleri aşağıdaki grafikte gösterilmiştir.

tablo

Grafiğe esas teşkil eden veriler incelendiğinde; [BTK Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü Üç Aylık Pazar Verileri Raporu 2009 Yılı 4. Çeyrek (Şubat 2010)]

YILLAR İTİBARİYLE TELEFON TRAFİĞİ (Milyar Dakika )
2005 2006 2007 2008 2009
Sabit T. Trafiği 53,1 38,5 33,2 28,8 22,9
GSM Trafiği 37,3 48,1 57,7 74,9 108,2
Toplam Trafik 90,4 86,6 90,9 103,7 131,1
Sabit T. Trafiğinin Toplam Trafiğe Oranı (%) 59 44 37 28 17

2005 Yılında 90 milyar dakika olan toplam Telefon Trafiği 2009 yılına kadar %45 artarak 131 milyar dakikaya çıkmasına karşılık, 53,1 Milyar Dakika olan Sabit Telefon Trafiği %57 azalarak 22,9 Milyar Dakikaya gerilemiştir.

Sabit Telefon Trafiği 2005 Yılında Toplam Trafiğin %59’unu oluştururken, 2009 Yılında Sabit Telefon Trafiği toplam trafiğin yalnızca %17’sidir.

Telefon Trafiği baz alındığında da Türk Telekom yönetiminin başarısız olduğu net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Telefonların Arıza Sayıları Arttı Arıza Giderme Süreleri Uzadı;

Bu tespitimize Türk Telekom Yönetimi itiraz edecektir. Ama rakamlar diyecektir. Biz Arızalı kalma sürelerinin ve arıza sayılarını gösteren istatistiklerin nasıl hazırlandığını biliriz. Bu konudaki rakamlarla oynamayı personel “Sabunlama” olarak tanımlamaktadır.

Türk Telekom’dan 5 yıllık süreçte 10000’in üzerinde teknik eleman (Teknisyen, Tekniker, Mühendis) ayrılmıştır.

Evrensel Hizmet Fonu kapsamındaki projelerden destek alınacağı için kırsal alana yatırım yapılmadı.

Tüm bunların sonucunda öncelikle kırsal alan olmak üzere Türkiye’de sabit telefonların arıza sayıları arttı, arıza süreleri uzadı.

Bir Garip İnsan Kaynakları Politikası:

Özelleşme öncesi, Türk Telekom’da en fazla şikayet edilen konuların başında, Türk Telekom’un İnsan Kaynakları Politikası (Politikasızlığı demek belki daha doğru) geliyordu. Siyasi atamalar, adam kayırmacılık, ücret dengesizliği vb. nedenlerden, çalışanların büyük çoğunluğu şikayetçiydi. Çalışanların büyük bölümü, özelleştikten sonra bu yanlışların biteceğini, bilginin, çalışkanlığın, verimliliğin esas alındığı, siyasi etkilerin, yönlendirilmelerin olmadığı bir insan kaynakları politikası oluşturulacağını bekliyordu.

Ama bu beklenti gerçekleşmedi. Türk Telekom özelleştikten sonra garip bir İnsan Kaynakları politikası izledi.

Türk Telekom ilk kez Nisan 2006 ayında ihtiyaç fazlası personeli DPB bildirdi. DPB Bildirilen personel için iki ayrı liste düzenlenmişti. Listenin birisi başka kurumlara geçmek için kendileri başvuran personeli kapsıyordu. Diğeri, Türk Telekom yönetimi tarafından res’en gönderilenleri. Res’en gönderilen personeli kapsayan listeler, Türk Telekom özelleşince daha iyi yönetileceğine inanan personeli bile hayal kırıklığına uğrattı. Gerek Merkezde gerekse taşrada mevcut yöneticiler, kendilerine rakip olabilecek pek çok vasıflı personeli, kendi istekleri dışında İFP olarak DPB’na bildirdiler. [Kendi isteği dışında 2006 Nisanında DPB’na bildirilen Başkan Yardımcısı Bülent Hasenekeoğlu, Dört Yıl süreyle Denizcilik Müsteşarlığında çalışıp emekli olduktan sonra 4 yıl sonra Türk Telekom’da direktör olarak yeniden ve çok yüksek ücretle göreve başlatıldı. Bu personel eğer vasıflıysa niye gönderildi. Eğer vasıflıysa hatanın telafisi için niye dört yıl beklendi. Bu olay bile tek başına Türk Telekom’daki İnsan Kaynakları politikaları hakkında fikir vermeye yeter]

Özelleştirme sonrası, personelle yapılan tüm toplantılarda, Türk Telekom Çalışanlarına “Biz hepinizle birlikte çalışmak istiyoruz” dendi. Mavi boncuklar dağıldı. Vaatlerde bulunuldu. Ama verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı.

Gerek İFP belirlemede, gerekse unvan yükselmelerinde, bilgi, yetenek, çalışkanlık vb. vasıflar yerine, siyasi iktidara ve bazı cemaatlere yakınlık gibi kıstaslar esas alındı…

Bazı personele, Türk Telekom’da kalmaları için adeta yalvarıldı. Ama bir yıl geçmeden aynı personel başka kurumlara nakledildi. Eğitim programları için başka şehirlerde eğitime çağırılan bazı personel eğitimdeyken DPB’na İFP olarak bildirildi.

Türk Telekom’dan ayrılan personelin “turktelekom.com.tr” uzantılı e-posta adresleri hemen iptal edildi, yıllardır e-posta adresleri kimliklerinin bir parçası olan insanlar zor durumda kaldılar.İnsanları yıl sonlarında başka kurumlara aktararak düşük ücret almalarına neden oldular. İnsanlar için bir veda yemeği düzenlemeden, basit bir şilt vermeden yıllarını verdikleri kurumdan ayırdılar. İnsanları yaklaşık iki yıl Sağlık Yardım Sandığı üyesi yapmamak için ellerinden geleni yaptılar. Tüm bu hatalı uygulamalarla eski Türk Telekom çalışanlarından “Türk Telekom Karşıtları Ordusu” oluşturmayı başardılar…

Türk Telekom grev sürecini iyi yönetemedi.

Kayseri’nin doğusundaki illerde çok az sayıda mühendis bulunmasına, bazı illerde hiç elektrik/elektronik mühendisi bulunmamasına, Müdürlüklerin teknisyenlere tedvir ettirilmesine rağmen; Genel Müdürlükten ve Büyük İl Müdürlüklerinden onlarca vasıflı deneyimli mühendis ihtiyaç fazlası personel olarak başka kamu kuruluşlarına aktarıldı. Ama hiçbirisine “Unvan versek, Van’a Ağrı’ya, Kars’a gider misin?” diye sorulmadı…

Çalışanların ücretleri arasındaki makası açtılar. Bir üst düzey yöneticiye yeni işe giren Mühendise verilenin 80-100 mislini ödediler. “C- PERSONEL GİDERLERİ AZALMADI” bölümünde de belirtildiği üzere, personel sayısı yarıya düşmesine karşılık personel giderlerini azaltamadılar.

Ve ilginçtir bu İnsan Kaynakları Politikasının Mimarı olan ve Ali Babacan’ın akrabası olduğu söylenilen İnsan Kaynakları Başkanı Gökhan Bozkurt TÜRK TELEKOM GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE atandı.

Teşkilat Hantallaştı:

Türk Telekom özelleşmeden önce, üst yönetimi; merkez teşkilatında 1 Genel Müdür, 4 Genel Müdür Yard. ve 18 Daire başkanı ile Taşra teşkilatında 6 Bölge Müdürü ve 82 İl Müdüründen oluşuyordu.

Türk Telekom özelleşmeden önce Kablo Tv. Ve Uydu Hizmetleri Türksat Genel Müdürlüğüne aktarıldı.

Özelleştikten sonra da, İnternet hizmetleri TT Net Genel Müdürlüğüne, Operatörlü telefon işlemleri de AsisTT Genel Müdürlüğüne devredildi.

Yani Türk Telekom önemli ölçüde küçültüldü. Ama üst düzey görev ve unvanlarda çok fazla artış oldu. Unvanlardaki değişim aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Ünvan Özelleşmeden Önceki
Sayı
Özelleştikten Sonraki
Sayı
Genel Müdür 1 1
Genel Müdür Yard. (Başkan) 4 10
Daire Başkanı (Direktör) 18 53
Daire Başkan Yard (Bölüm Başkanı) 37 113
Bölge Müdür 6 12
İl Müdürü 82 70
Toplam 158 259

İşler önemli ölçüde azalmasına rağmen üst düzey unvanlarda iki katına yakın bir artış vardır.

Bazı birimlerde bu yapı değişikliği daha da ilginç bir hâl almıştır.

Özelleştirmeden önce Pazarlama Daires’inde 1 Başkan 3 Başkan yardımcısının yaptığı görevi, şimdi;

a) Türk Telekom dışındaki 3 Genel Müdürlükte ASİSTT, TTNET, TÜRKSAT (Şu andaki işinin 1/3′ Paz. D. Başk. Yürütülüyordu) 10 civarında Başkan/Direktör/Bölüm Başkanı,

b) Üç Genel Müdür Yardımcısı/Başkan (Uluslararası ve Toptan Satış Başkanlığı, Satış Başkanlığı, Pazarlama ve İletişim Başkanlığı) ve Bu Başkanlara bağlı 10 civarında Direktör ve 20-25 Bölüm Başkanı,

c) Yukarıda Sayılan Üç Başkanlığa bağlı direktörlükler dışında; Strateji ve İş Geliştirme, Regülasyon ve Destek İşleri Başkanlıklarına bağlı bazı direktörlüklerde görev yapan 5 Civarında bölüm başkanı,

Tarafından yürütülmektedir. Yani özelleştirme öncesi 4 kişinin yaptığı görevi şimdi 50’nin üzerinde insan, 100-200 misli fazla ücret alarak yapmaktadır.

Unvanlı personel sayısındaki bu artış, bir koordinasyon ve iletişim sorununu da beraberinde getirmiştir. Taşra yöneticileri Genel Müdürlükteki yöneticileri bırakın tanımayı, ismini bile bilmemektedir. Kurumsal iletişimde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Karar almada ve uygulamada gecikmeler olmaktadır. Taşra teşkilatı Genel Müdürlük politikalarından habersizdir.

Kısacası, Türk Telekom’un örgütsel yapısı hantallaşmıştır.

Türk Telekom’un Muhasebe ve Finans Politikaları;

Bu konuda da çok şeyler söylenebilir. Biz bu konuda yalnızca Türk Telekomünikasyon A.Ş’nin Kamuyu Aydınlatma Platformuna (KAP) yaptığı açıklamaya yer vermeyi yeterli gördük. Türk Telekom açıklamasında, şu ifadelere yer verildi:

“Şirketimize 13.09.2010 tarihinde tebliğ edilen 2005, 2006, 2007 ve 2008 yılları Vergi İnceleme Raporlarına göre 2005 ve 2006 yıllarında bazı dönemlerde eksik bazı dönemlerde ise fazla vergi kesilerek beyan edilip ödendiği, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında sorumlu sıfatı ile hesaplanıp beyan edilmesi gereken KDV’nin eksik beyan edildiği, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında KDV indirimlerinin fazla yapıldığı gerekçeleriyle vergi tarhı ve aynı zamanda vergi terkini ve iadesi öngörülmektedir.

Terkin edilecek vergiler dikkate alındığında öngörülen vergi tutarı yaklaşık 61 milyon TL olmaktadır. Bu vergi tutarının yaklaşık 47,5 milyon TL lik kısmı bir yandan tarh edilirken öte yandan indirilecek KDV olarak dikkate alınacaktır. Tarh edilen vergi tutarları ile ilgili olarak hesaplanan vergi ziyaı cezası ise yaklaşık 343 milyon TL’dir. Türk Telekom söz konusu işlemlere karşı uzlaşma dahil bütün yasal haklarını kullanacaktır.”

Bol sıfırlı maaşlarıyla ünlenen finans uzmanları ile çalışan Türk Telekom’a 343 milyon vergi cezası !!! O zaman bu uzmanlara bu ücretler niye ödenir. Türk Telekom kamunun malı iken de vergi denetimine tabii tutulurdu. Biz Türk Telekom’a ciddi bir vergi cezası kesildiğini hatırlamıyoruz. Nerede kaldı özelleştirmenin fazileti?

Diğer Birimlerdeki Kötü Yönetim

Türk Telekomun diğer birimleri de maalesef kötü yönetilmiştir. Örneğin, Super Lig’in TURKCELL’in adıyla bütünleştiği ülkede, en büyük rakip olarak TURKCELL’i gösteren bir şirketin 1.Lige sponsor olmayı kabul ederek, TURKCELL’in rakipsiz liderliğini kabullenmesi kelimenin tam anlamıyla bir FİYASKO’dur.

Benzer hatalar, lojistikde, stratejide, regulasyonda, iç denetimde kısacası her alanda yapılmıştır.

Özetle; Türk Telekom özelleştikten sonra iyi yönetilmemiştir.

You may also like...

Bir yanıt yazın