Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm

17. Türkiye'nin Şehirlerine Haç Ve Siyon Damgası Vurmak

17. Türkiye’nin Şehirlerine Haç Ve Siyon Damgası Vurmak

Müslüman Hıristiyan diyalogçuların diyalog toplantıları için seçtikleri şehirlerimiz özellikle geçmişte Hıristiyanlık için önemli olmuş şehirlerimizdir: İstanbul, İzmir, Hatay, İskenderun, Urfa, Harran vb.

25-30 Eylül 2005 tarihinde Hatay’da tertiplenen “I. Hatay-Antioch Medeniyetler Buluşması, Antioch Güneşi Altında” adlı toplantı, bütün toplantıların en rezili ve aynı zamanda ibretle üzerinde durulması gereken bir toplantıydı. Uluslar arası nitelikli olan bu toplantı “akademik” görünümlü siyasi bir toplantıydı.

Hatay’da dinlerarası diyalog neyi medeniyetler ittifakı buluşması yapmak için, Hatay ismini siyon yıldızına, Hıristiyan haççın çevirmek mi gerekliydi? Toplantının alt başlığı, “Antioch Güneşi Altında” ibaresi, güneş filan temsil etmiyor! Gökten inen, kanatlarını germiş beyaz güvercin ve ayakları altına yazılan ibare, sanmayın barışı temsil ediyor. O şekliyle o güvercin hıristiyanî bir semboldür; Teslis’in üçüncü tanrısı Kutsal Ruhu temsil eder. (Bkz. Belge 4).

Bu sembol, varlığını şu İncil cümlesinden alır: “Bütün insanlar vaftiz edildiğinde, Mesih de vaftiz edildiğinde ve dua ettiğinde, gökler açıldı ve kutsal ruh, bir güvercin gibi kendi şekliyle onun üzerine indiğinde, göklerden bir ses geldi: Sen benim sevgili oğlumsun, seninle ben çok hoşnutum.” (Luka: 3, 21-22) Başka eski İncil nüshalarında, son cümle yerine “Bugün seni doğurttum” cümlesi vardır.32

Bugüne dek, dünyanın çeşitli kentlerinde bir çok benzer toplantı yapıldı, o şehirlerden hangisinin ismine siyon yıldızı ve haç işareti kazındı?

Burada Ziya Paşa’nın şu meşhûr beytini balısla hatırlamamak elde değil:

“Ümmîd-i vefa eyleme her şahs-ı değalde, Çok hacıların çıktı haçı zîr-i beğalden.” (Her hileci kişiden vefa ümidi bekleme, Çok hacıların koltuk altında haçı çıktı.)

Mason Mithat Paşa’nın yaptığını hatırlamamak olur mu? Mithat Paşa da, batının gelişmesini Hıristiyanlık sanarak batıcılık sevdasıylabir Osmanlı bayrağının ay ve hilâlinin yanına haç resmi kondurtmuştur. Hatıratında kendi yaptığı edepsizliği üçüncü bir şahıs ağzından takdirle anlatmayı da ihmal etmemiştir.33

BELGE 4

Görüyorsunuz, bu ülke ne cevherler ,insanlar yetiştirebilmiş! Gündüz elinde yanan fenerle sokaklarda dolaşan Sinoplu Diyogen’e sormuşlar: “Ne yapıyorsun!” Üstad? “Adam arıyorum, adam” demişti.

Üstüne üstlük, Hatay Buluşmasını tanıtan kitapçığın içine bir de Atatürk resmi koymuştur. Misyoner okullarını kapatan ve misyonerleri Türk çocuklarını Hıristiyanlaştırıyorlar diye ülkemizden kovan Atatürk’ün resmi böyle bir kitaba niçin konuyor!?

Öyle sanıyorum ki, verdiğimiz bu birkaç örnek, Müslüman dinlerarası diyalogçuların diyalog adına nasıl bir İslâm anlayışına doğru gittiklerini göstermeye kafidir. Müslüman diyalogçuların İslâm bahçesinde yetiştirmeye çalıştıkları bu acı meyveler, umarım genç nesillerimizi zehirlemez. Bunların en acısı ve zehirlisi de, daha önce de belirttiğimiz gibi tevhid ile teslisi denkleştirme aynileştirme girişimidir.

Şimdi, tartışmasını yapmayı söylediğimiz soruya gelelim: Birçok dinlerarası diyalogçunun da dediği gibi Bekir Karlığa’nın “Allah aynı yollar farklı yaklaşımı doğrudur.”34 yargısının doğru olup olmadığı üzerinde duralım.

Buradan maalesef tam bir sofistik mantık ve zihniyet sergileniyor. Belki, “Her dine göre ayrı Tanrı olmaz; Tanrı Tek’tir” doğru önermesi ve akidesinden hareket ediliyor; ancak bu, her dinin Tanrı tasavvurunun O’na imân şekli olan amentüsünün aynı ve tek tanrı olduğu sonucunu zorunlu olarak doğurmaz. “Tek Tanrı, yollar farklı” şeklindeki Müslüman veya Hıristiyan diyalogçuların sloganları, mantık, matematik ve bizzat farklı yollar, yani dinler açısından saçmalıktır; bizzat her dinin kendi akidesine aykırıdır.

Tek Tanrı, Hıristiyanlıktaki teslisin hangi tanrısı olabilir? Baba’ya mı, Oğul İsâ’ya mı, Kutsal Ruh Tanrı’ya mı karşılık gelecektir? Her üçüne de denirse bu, Tek = üç demek gibi bir şey olur. Bunlardan, sözgelimi Baba Tanrı, tek olarak nitelenirse, diğer ikisi artık Tanrı olmayacaklar mıdır? Teslis inancına göre üç tanrı ortak bir cevhere sahiptir; ancak her üçü de ayrı üç şahıstır (persona).

Hıristiyanlar teslisi, “Scutum Fidei” (İmân Füzesi) dedikleri Şema 1’de şöyle ifade ederler.

ŞEMA 1

Görüldüğü hepsinin ortak cevheri Tanrı’dır; ama Baba, ne Oğuldur ne de Kutsal Ruh’tur; aynı şey böylece diğerleri için de söylenir. Dolayısıyla ortada üç ayrı şahıs tanrı vardır. Diyalogçular bunu nasıl Tek Tanrı’ya indirgeyebiliyorlar da, “tevhid gibidir” diyebiliyorlar.

Geçmişte Yahudiler gibi bazı Hıristiyan mezhepleri, özellikle Yahya İbn Adî gibi Hıristiyan teologları, Müslümanlarla tartışmalarında ve bir ölçüde de İslâm’dan etkilenerek, İsa Tanrı, babanın kelâm ve hikmet sıfatının ve Kutsal Ruh da O’nun güç ve kudret sıfatının tecellisidir; o halde durum, İslâm’daki Allah’ın sıfatları gibidir demişlerdir. Bugün de bazı Cizvit diyalogcu papazlar Müslüman diyalogculara bu öğretiyi tekrarlıyorlar; bunların en bilinen örneği, Th. Michel’dir.35

Diyelim, Müslümanlara yanaşmak için iddia ettikleri gibi Tek Tanrı’nın sıfatları olarak kabul edelim. İslâm’da Allah’ın sıfatları veya isimleri, yine Allah’ın kendisini niteler ve Allah’dan başka ve ayrı tanrıların varlığına asla delâlet ve tekabül etmezler. Yani sıfatlarla Allah, hâşâ bir, iki, üç tanrı olmaz. Oysa Hıristiyanlıkta, İsâ’yı Tek Tanrı’nın kelâm sıfatı ve Kutsal Ruh’u güç sıfatı kabul edilse bile, bu sıfatlar Tek Tanrı (diyelim Baba Tanrı)dan ayrı varlıksal niteliğe sahip şahıs tanrılara tekabül ederler. Dolayısıyla İsâ’ya ve Kutsal Ruh’a Tanrı’nın sıfatları demek, tanrıları, Tek tanrı’ya indirgemez. Çünkü bilindiği gibi teslise göre, İsa tanrı ve Kutsal Ruh tanrı, Baba’dan sıfatları olarak birincisi “doğurtma” ve ikincisi “üfleme” yoluyla çıksa bile, İsa’nın kendi başına ve Kutsal Ruh’un kendi başına ayrı tanrısal varlıkları söz konusudur.

Yahudilikte İslâm’a yakın Tek Tanrı inancı vardır; fakat onların Tanrı hakkında, Tevrat metinlerinde geçtiği şekliyle, Tanrı’ya Tanrılıkla asla bağdaştırılamayacak olumsuz nitelikte öğretileri vardır. Budizm’de ve Hinduizmde tek ve şahıs bir Tanrının olup olmadığı bile tartışmalıdır.

O halde nasıl oluyor da Allah, bu dinlerin Tanrılarıyla aynı ve tek görülebiliyor? Bir dinde her şeyden önce esas olan Tanrı inancı ile bu inancın Tanrı’ya ait bildirilen nitelikleri, isimleri ve fiilleri vasıtasıyla insanda tasavvur ettirdiği tanrı anlayışıdır. Yollar böyle farklı olursa, nasıl bütün dinler Tek ve Aynı Tanrı inancını tasavvur ettirirler?

Elbette Allah, Tek’tir; dinlere göre çok değildir, ancak, Allah, İslâm’da olduğu gibi insanlardan Kendisine doğru imanla, doğru Tanrı tasavvuruna sahip olmalarını ister. İmânın manası da budur.

İhlâs Suresi: “De ki Allah Tek’tir, Samet’tir; doğmamış ve doğurtmamıştır. O’na başka bir şey eşit ve denk değildir.”

Kâfirûn Suresi: “Ey kâfirler! Ben sizin taptığınıza tapmam….. O halde sizin dininiz size, benim dinim bana.”

Fatiha Suresi: ….. Râhman, Râhim Allah’ın adıyla … Ancak Sana ibadet eder ve Sen’den yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet…. Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil” Âmin.

Müfessirlere göre gazaba uğrayanlar Yahudiler; sapmışlar da Hıristiyanlardır.

O halde “Yollar farklı” ise; bütün yollar Tek Tanrı inancına götürmüyor. Zikrettiğimiz bu ayetlerde Allah, zaten farklı yılların Tek Tanrı’ya götüren yollar olmadığını açıkça belirtiyor. Allah’ın kendinde Tek olması ayrı şeydir; insanların bu Tek Tanrı’yı dinlerinde ve imanlarında tasdik edip etmeleri ayrı şeydir. Dolayısıyla, farklı yollar, insanları farklı farklı Tanrı inancına götürüyor. Allah’a göre bu farklı ve tevhidçi olmayan inançların ise, hiçbir dini değeri yoktur. Çünkü Allah’ın tabiatı hakkında yanlış şeylere inanıyorlar.

Bu, “Bütün yollar Roma’ya çıkar” gibi bir şey değildir. Kaldı ki, ancak ve ancak Roma’ya çıkan bütün yollar Roma’ya çıkar; yoksa bütün yollar Roma’ya çıkmaz.

Diğer taraftan, bazı dinler arası diyalogcular “Diyalog, dinlerin inançları ve kelâmî teolojik meseleleri üzerinden yapılmamalı”, “diyalog dinleri birleştirme girişimi değildir” gibi laflar ediyorlardı! Bütün insanlar Tek Tanrı’ya inanıyor demek ve böylece tevhidi ve teslisi aynı görmek nedir? Bu, kelâmî veya teolojik değil midir? Bütün iman ve inanışları denk ve aynı görmek dinleri bir görmek değil midir?

“Yollar farklı, Allah Tek’tir” önermesi, zaten doğru sonuç vermeyen çelişkili bir önermedir. Yolların farklılığı neden ve neredendir? Eğer Hıristiyanlar da doğrudan Allah, Tek’tir; doğurtmaz ve doğrulmaz deselerdi yollar farklı olmayacaktı.

Örneklerde ortaya koymaya çalıştığımız gibi, çıkarım, diyalog için anladıkları ve anlattıkları İslâm, Hz. Muhammed’siz ve Tevhid ile teslis arasında fark görmeyen, diyalog adına her türlü tavizin verildiği ılımlı başkalaştırılmış bir İslâm’dır.

You may also like...

Bir yanıt yazın