Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm

14. Müslüman Diyalogçuların Papa'ya Gönderdikleri

14. Müslüman Diyalogçuların Papa’ya Gönderdikleri “Aramızdaki Ortak Kelime” Başlıklı Mektup

Müslüman dinlerarası diyalogçular, aynı garabeti, 138 imzayla 12 Ekim 2007 günü Papa XVI. Benedikt’e gönderdikleri, “Sizin ve Bizim Aramızdaki Orta Kelime” başlıklı mektupta da sergilemişlerdir.

Ürdün Amman’daki Kraliyet Ehl-i Beyt İslâm Düşüncesi Müessesesi başkanı Prens Gazi bin Muhammed bin Tala’nın girişimiyle yazılan ve 5’i Türk 138 kişinin imzaladığı meşhur mektubun son III. kısmında şöyle deniyor:

(Tercümeyi mektubun Arapça aslından yapıyoruz:) “İslâm ve Hıristiyanlık arasındaki bazı şekli ihtilafların azaltılması bulunmadığı zamanda İslâm ve Hıristiyanlık muhtelif iki din olarak değerlendirilmesine rağmen, açıktır ki iki büyük vasiyet, Kur’ân-ı Kerim, Tevrat ve Ahd-ı Cedid (İncil) arasında bir bağ ve ortak bir zemin teşkil etmektedir. Tevrat’ta ve Ahd-Cedid’te iki vasiyete temel teşkil eden ve onlardan fışkıran şey, Allah’ın vahdaniyetidir; yani Tek İlâh’tır…” (Bkz. Belge 3).

 

BELGE 3

Papa’ya Müslümanca bir mektup yazılıyor; fakat her şeyden önce mektubun en önemli kelimeleri bile İncil’den alınıyor. Şöyleki: “İki Büyük Vasiyet” Pavlus İncili’nin Arapça tercümelerinden alınmadır. Markos’ta (12. Bab, 28-31. cümlelerinde Hz. İsâ’nın,Yahudilerin “Yazıcılar” denen bir grubuna mensup birisiyle tartışması anlatılır ve o, Hz. İsâ’ya sorar: “Bütün vasiyetlerin ilki hangisidir?” Hz. İsâ cevap verir: “Birincisi, Ey İsrâil, işitin! Rabbimiz Tanrı’dır, Rabb bir’dir… İkincisi, komşunu kendin gibi seveceksin. Bu iki vasiyetten daha büyük vasiyet yoktur.”

Oysa Kur’ânî kavram, “Emr”dir. Emr ile vasiyet arasında anlamca nüans farkı olmalıdır. Bu, o kadar önemli değildir. Burada yanlış olan, yine, İslâm’ı ve Hıristiyanlığı eş tutma; tevhidi ve teslisi eş görme; teslisi, en önemli bir İslâmî kavram olan “Vahdaniyet” ve “Tevhîd” ile karşılama girişimidir.

Aziz Egidio Cemaati tarafından 19 Kasım 2007 günü 42 kişilik farklı din mensubunun katılımıyla Napoli’de düzenlenen dinlerarası diyalog toplantısı vesilesiyle Napoli’deki Plebiscito meydanında diyalogçuların da hazır olduğu bir toplantıya hitab eden Papa XIV. Benedikt “Angelus” adlı bir konuşma yapmış ve özetle şu mesajlar vermiştir: Bu kültürel ve dinsel etkinliğin dünyada barışın güçlenmesine katkı olmasını diliyorum. Bunun için dua edelim. Ama bütün misyonerler için de dua edelim. Bütün insanlığın Hıristiyanlaştırılması hususunda, her kilise aynı derecede sorumludur. Zorluklarla yüz yüze olan, çoğu kez takibata maruz kalan, papazlarıyla, rahibeleriyle, sivilleriyle misyonerlik cephesine de çalışanlardan da dualarımızı esirgemeyelim demiş ve diyalogçuları Hıristiyanlığa davet etmiştir.30 Papa kendi açısında doğru mantıksal bir çıkarım yapmıştır;Hıristiyanlara sürekli olarak “Aynı Tanrı’ya inanıyoruz”, “İnancımız aynıdır” diyen Müslüman diyaloğçulara daha başka ne gibi bir teklif yapabilirdi Papa ?

İşte Papa’nın mektuptan ve diyalogtan anladığı budur; kendi adına ve hesabına doğru anlamıştır. Biz iyi de anlıyoruz; fakat anlatamıyoruz! Bu şekliyle yaptığınız diyalog Hıristiyanlığa hizmettir diyoruz; eğer aynı Tanrı’ya inanıyorsanız ortada bir şey kalmıyor diyoruz. Fakat Papa bu işlerden doğru mantıksal çıkarım yaparak: Buyurun Hıristiyanlığa diyor. Haksız mı?!

Daha da önemlisi mektuba imza koyanlardan beş kişiden birisi İstanbul müftüsü Mustafa Çağrıcı’dır; diğer dördü Ali Özek, İbrahim Kalın (SETA Başkanı), Ekmeleddin İhsanoğlu ve Caner Dağlı’dır. Ayrıca Yusuf Ziya Kavakçı’nın da imzası vardır.

Çağırıcı’nın İstanbul Müftüsü ismi ve sıfatıyla mektuba imza atmasıyla Diyanet İşleri Başkanlığı da bu mektuba ortak olmuştur; böylece hem de Papa’nın Hıristiyanlığa davetine muhatab olmuştur, hem de tevhidin teslis ile denk tutulmasına katılmıştır.

Ayrıca Ürdün Kraliyet ailesinin hazırladığı, böyle uluslar arası ilişkilerle ilgili bir mektuba imza koymak da bazen son derece tehlikeli olabilir. Geçen yıllarda da zaman zaman basına yansıdığı gibi, Batı ve Vatikan, küreselleşme siyaseti için İslâm dünyasına bir halife veya lider arıyor. Dedeleri Kral Hüseyin’den beri Ürdün Kraliyet ailesi, İngilizlerin girişimi ve tahrikleriyle talibtir. Bilindiği gibi Ürdün Krallığının bugün başta ABD ve Vatikan olmak üzere, Batı ile çok yönlü sıkı ilişkisi vardır; dinlerarası diyalog için verdiği çok yoğun faaliyetleri ile önde olmak istiyor. Nitekim de söz konusu Papa’ya gönderilen bu son ikinci mektup ve 2006 yılında yine onun girişimiyle hazırlanıp gönderilen birinci mektupla, bunu bir ölçüde de gerçekleştirdi. Bu mektuplara, bütün İslâm dünyasından dilayogçu kişilere ve resmi kurumların temsilcilerine imza koydurtarak önderliğini göstermiştir.

Meselenin siyasi boyutuna böyle çok kısaca işaret ettikten sonra tekrar doğruların diyalog meselesine ve diyalog adına verilen tavizleri anlatmaya tekrar dönelim.

You may also like...

Bir yanıt yazın