1915 Tartışılırken Gözden Kaçırılanlar

Suçlu - Suçsuz Ayrımı

Suçlu – Suçsuz Ayrımı

24 Nisan 1915 günü tutuklanan Ermeni şahsiyetler, -o günkü koşullarda- Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde faaliyette bulunan Ermeni Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Komitelerinde yönetici olarak görevli ve etkili konumdadırlar.
İlginçtir, Osmanlı Hükümetinin aldığı güvenlik kararı ile Başkent İstanbul’dan uzaklaştırılanlar ve Kafkasya Cephesinde Rus kuvvetleriyle doğrudan işbirliği yapanların arasında Osmanlı Parlamentosunda görevli eski ve yeni Ermeni milletvekilleri de vardır.
Bu milletvekillerinin bir kısmı yanlarındaki gönüllülerle birlikte daha savaş başlarken Kafkasya Cephesine gitmişlerdir.
Bu kişiler Rus kuvvetleri ile doğrudan işbirliğine girmişlerdir, dolayısıyla onlar tutuklanamamıştır.
Eğer, onlar da 24 Nisan 1915 günü İstanbul’da bulunsalar hiç kuşkusuz, Osmanlı İmparatorluğu aleyhindeki faaliyetleri nedeniyle ihanetle suçlanacaklar ve en ağır şekilde cezalandırılmış olacaklardı.
Bu durum, yasalar çerçevesinde ve son derece olağan bir işlemdir.
Bütün devletlerde bu tür eylemlerde bulunanlar benzer yöntemlerle cezalandırılmışlardır.
20’nci Yüzyıl başındaki değerlerle, 21’inci Yüzyılın başındaki değerler kimi açılardan farklılık gösterebilir. Fakat “savaş aleyhtarlığı” değil, “savaşta vatana ihanet” hele “düşman safında çarpışmak” bugün de bütün devletlerde en ağır cezayı gerektiren bir eylem olarak değerlendirilmektedir.
Osmanlı Parlamentosunda görevli öteki Ermeni milletvekillerinden Ermeni Komitelerinin düzenledikleri askeri faaliyetlerle ilgili bulunmayanlar, savaş yılları boyunca parlamentodaki görevlerini sürdürmüşlerdir.
Osmanlı Parlamentosunun tutanakları bu uygulamanın en açık kanıtıdır.
Osmanlı mülki, adli, mali ve askeri bürokrasisinde de -bazı istisnalarla- tereddütsüz aynı politika geçerlidir.
Osmanlı Hükümetinin vali ve kaymakamlara gönderdiği emirler, suçlu-suçsuz ayırımı yapılmasındaki hassasiyeti kanıtlamaktadır.
Burada, Osmanlı ordularında sağlık hizmetlerinde görevli ve savaş sırasında çeşitli cephelerde çatışmalarda veya tifüs ve öteki hastalık salgınlarında Müslüman hekimlerle birlikte yaşamlarını yitiren Ermeni ve öteki Hıristiyan topluluklardan kahraman hekimleri ve eczacıları anmak isterim.
Büyük Savaş’ta Kafkasya Cephesi’nde can veren 163 Osmanlı sağlık subayından 124’ü Müslüman, 19’u Rum, 17’si Ermeni ve 3’ü de Musevi kökenlidir.
Bugün, Ankara’daki Gülhane Askeri Tıp Fakültesi binasında sol yandaki mermer duvara bu personelin hepsinin isimleri birlikte kazınmıştır.
Osmanlı ordularında, imparatorluk emirlerine sadık Osmanlı Hıristiyan yurttaşları askerlik görevlerini büyük bir özveriyle yerine getirmişlerdir.
Osmanlı Harbiye Nezareti tarafından bu kahramanların hizmetleri madalyalarla ödüllendirilmişlerdir.
1917 yılında Osmanlı ordu karargâhlarında ve cephelerde son derece kritik pozisyonlarda, gizlilik dereceli görevlerde Ermeni veya Hıristiyan asıllı askerlerin listesi suçlu – suçsuz ayrımı yapıldığının inkâr edilemez bir delilidir.

Osmanlı Ordusu Başkomutanlığı
2 nci Şube
28 Haziran 1917
(Tezkere)
Özlük İşleri Müdürlüğüne
Osmanlı Ermeni erlerinden olup, dil bilmeleri dolayısıyla tercüman olarak görevlendirilenlerin isimleriyle, görev yerlerini gösteren bir listenin gönderilmesini önemle rica ederim.

———- ( —– ( ———-

Harbiye Nezareti
Özlük İşleri Müdürlüğü
Yabancı İşleri Şubesi
1743

Genel Karargâh 2 nci Şubeye
02 Temmuz 1917 tarihli ve 43155 numaralı muhtıraya cevaptır.
Osmanlı Ermeni erlerinden olup, dil bilmeleri sebebiyle tercüman olarak görevlendirilenlerin isimleriyle, görev yerlerini gösteren listenin ekli olarak gönderildiği bildirilerek bu muhtıra verildi.
24 Temmuz 1917

Ermenilere ait hususların sabit
bir talimata bağlanması gerekir.

———- ( —– ( ———-

You may also like...

Bir yanıt yazın